9 Mart 2015 Pazartesi

Uzun saçlı kız

               
Etrafı dağlarla çevrili, toprağı bereketli, renklerin neredeyse her tonuna sahip bir köydü burası. Dağların arasından uzanıp gelen ırmak, özgürlüğünü ve gücünü gösterircesine çağlayarak akıyor, zaman zaman iyice hırçınlaşıyordu.

 Sıcak bir yaz günüydü. İnsanlar sıcağa aldırmadan bahçelerinde çalışıyor, hayatın gündelik telaşına ayak uyduruyorlardı. Etraf kendi sessizliğinde mutlu gibiydi. Arada bir ağaçların yaprakları kıpırdıyor, suyun kenarında birkaç kurbağa vıraklıyor  bunca sessizliğin içinde ‘’hayat var’’ mesajı veriyordu. Belki de en çok sesi çıkan Irmağın kenarında ki küçük kızdı. Uzun saçlı, zayıf, ufak tefek olan kız kendince oyun oynuyor, içinde bulunduğu manzaranın keyfini sürüyordu. Minicik avucuna toplayıp doldurduğu taşları tek tek suya atıp, ortaya çıkan halkalara sevinip, görüntü kaybolana kadar kıpırdamadan izliyordu. Irmak kendi bedenine atılan taşlara aldırmadan, hırçınca akıp gidiyordu.

Attığı taşlardan yüzüne sıçrayan su hoşuna gitmişti. Sıcak havada o birkaç damla serinliğin etkisi küçük kızın sıcağa hapsolmuş bedenini başta çıkarıyor, onu özgürlüğe çağırıyordu. Bambaşka bir yerde olmak istiyordu artık, serinliği yakından hissedebileceği yerde, suyun içinde. Birkaç hafta önce yaptığı havuz keyfini anımsadı. Yüzünde oluşan tebessüm tüm bedenine enerji, heyecan, merak olarak yansıdı. Kulağına uğuldayarak esen rüzgara, vıraklamasını artıran kurbağaya, sesini yükselterek çağlayan ırmağa aldırmadan yaklaştı suya, ilerledi ve dizlerine kadar suyun içine girdi. Belki de biraz önce attığı taşlardı ayaklarına batan. Canı acıdı, taştan kurtulmak istedi. Biraz daha ürkek adımlarla ilerledi, bir adım daha attı sonsuzluğa gideceğini bilmeden. Irmağın bedeni sürprizler le doluydu. Bir anda ayaklarını boşlukta hissetti. Ayağını kaydıran masum elleriyle attığı taş mıydı, yüzüne sıçrayıp ırmağa girmesini sağlayan su muydu? Bilseydi ölümü tadacağını böyle tehlikeli bir oyun oynar mıydı? Ölüm neydi? Şuan yaşadığı korkumu, nefes alamamak mı, ya da karanlık mı? Bilmiyordu, Öylece çırpınıyordu. Tek istediği, zamanı geri almak ve annesinin yanından hiç ayrılmamaktı..

Irmağın akıntısında sadece uzun saçları, hızlı aralıklarla kaldırdığı elleri görünüyordu. Annesinin okşayarak sevdiği saçlarını, dalgalar suyun yüzüne acımasızca çarpıyordu. Biraz önce insanı sağır eden sessizlik vardı etrafta, şimdi ise küçük kızın küçük ama etkili çığlıkları kapladı her yeri. Akıntıya karşı savaşıyordu tüm gücüyle. Avazı çıktığı kadar bağırmak istiyor, ama nefes alamıyordu. Dalgalar küçük bedenini fazlasıyla yormuştu. Direnemedi daha fazla teslim etti, bedenini akıntıya. Düşünceleri, kalbi, elleri, saçları kendine ait ne varsa hepsini bıraktı sonsuzluğa. Tüm yorgunluğu geçmişti artık. Onca çırpınışların, çığlıkların yerini derin sessizlik kapladı.
Erkendi, çekip gitmek için çok erken.. Saçlarında acı hissetti önce, sonra bedeninin yavaşça karanlıktan sıyrıldığını, gözleri yeni doğmuş bebek misali baktı etrafa. Her şey belirsizdi. Yeniden mi doğmuştu? Yaşadığını fark ettiğinde dedesinin kucağındaydı. Kızın her halinde tek bir şey vardı. Sessizliğinde, bakışında, kıpırdamadan duruşunda tek bir anlam ‘’korku’’. Çok korkuyordu.
Gözlerinden yanaklarına süzülen ılık yaşlar ısıttı korkan yüreğini. Ve tek bir söz hatırlıyordu o gün den ‘’ Çocuk boğuluyor, yardım edin, Zeynep Boğuluyor ‘’ evet boğulan ve ölümün kıyısından kaçan o uzun saçlı kız bendim.

Arabanın penceresinden gördüğüm baraj manzarası çocuklukta yaşadığım tatsız ama bir o kadar da gerçek olan anımı hatırlattı bana. Belki de herkesin unuttuğu ama benim hafızamdan silinmeyen bu olay aklıma nereden düştü de yazmaya niyetlendim onu da bilmiyorum ... Ben bu anımı hatırlarken kucağımda yolculuğun etkisiyle hırpalanmış ve uyuyakalmış Deren'e baktım. Bir de ırmakta saçları dalgalanan bedeni sürüklenen küçük kıza... Ve bir şeyi Unuttuğumu farkettim "şükür etmek" zaman zaman tum bedenimi kaplayan sistemlerinden kurtulup sadece yaşadığım için dünyalar tatlısı bi kızın annesi olduğum için sukur etmem gerektiğini farkettim... (Zeynep  Tököz)

1 yorum:

  1. merhaba zeynep hanım... güzel ve keyifli bir gün diliyorum... blogunuz çok güzel. güzel bir başlangıç yapmışsınız. ancak yazmayı bırakmışsınız. umarım devam edersiniz yazmaya..

    YanıtlaSil